CARİ HESAP SÖZLEŞMESİ ve MUHASEBELEŞTİRİLMESİ

Yasin İRİS[1]

***

ÖZ

Cari hesap sözleşmesi, isimli-tipik bir sözleşme olup, mevzuatta temel olarak 2 farklı kanunda düzenlenmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 89 ila 101. maddeleri ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 134 ila 143. Maddeleri arasına bakılacak olursa bu düzenlemeler görülecektir. Cari hesap sözleşmesinin, muhasebe işlemleri açısından en önemli fonksiyonu, taraflar alacaklarını özel bir şekle tabi olma şartıyla, takas etmelerini, bu şekilde gereksiz ödemelerin ve bu ödemelere bağlı muhasebe işlemlerinin önüne geçmelerini sağlamaktır. Diğer bir deyişle cari hesap sözleşmesinin temel işlevi, tarafların karşılıklı borçlarının ifasını özel bir takas işlemi ile, borçların ifasını geçici bir süre ertelemek ve tarafların birbirine yapacakları gereksiz ödeme ve bilumum işlemlerin önüne geçerek, iş kolaylığı sağlamaktır. Bu çalışmamızda öncelikle ‘’Cari Hesap’’ kavramı mevzuattaki ilgili hükümler çerçevesinde ele alınarak tanımı ve içeriği hakkında bilgi verilmiş olup ardından muhasebe uygulamaları anlatılmıştır.

Anahtar sözcükler:Cari Hesap, Cari Hesap Sözleşmesi, Takas, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu.

[1]Avukat- Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi- Süleyman Demirel Üniversitesi – Sosyal Bilimler Enstitütüsü – Özel Hukuk Anabilimdalı bölümü – [email protected]

ABSTRACT

The current account contract is a named-typical contract, mainly regulated in 2 different laws in the legislation. If we look at articles 89 to 101 of the Turkish Commercial Code No. 6102 and Articles 134 to 143 of the Turkish Code of Obligations No. 6098, these regulations will be seen. The most important function of the current account contract in terms of accounting transactions is to ensure that the parties swap their receivables on a condition that they are subject to a special form, thereby preventing unnecessary payments and accounting transactions linked to these payments. In other words, the main function of the current account contract is to temporarily postpone the execution of the debts with a special clearing process, to prevent the unnecessary payments and certain transactions to be made by the parties, and to provide ease of work. In this study, firstly, the concept of "Current Account" has been handled within the framework of the relevant provisions in the legislation, and information has been given about its definition and content, and then accounting practices have been explained.


Keywords:CurrentAccount, CurrentAccountAgreement, Clearing, 6102 TurkishCode of Obligations, this is Turkish Commercial Code, 6098.

Giriş

Cari hesap, iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkinden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşmedir. Cari hesabın en önemli işlevi taraflar arasındaki ödeme ve ödemeye bağlı bilumum işlemleri ortadan kaldırması ve bu suretle iş kolaylığı sağlamasıdır. Cari hesap sözleşmesi bu işlevi nedeniyle günümüzde tacir sıfatına ait olsun veya olmasın birçok kişi ve işletme tarafından kullanılmaktadır.

Çalışmamız 6 ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde cari hesap sözleşmesi kavramı bütünüyle ele alınmış, ikinci bölümde sözleşmenin işleyişi ve hükümleri anlatılmış, üçüncü bölümde faiz, teminatlar ve bakiye haczi hususları irdelenmiş, dördüncü bölümde cari hesap sözleşmesinde muhasebe işlemlerine ilişkin hususlar temel olarak izah edilmiş, beşinci bölümde sözleşmenin sona ermesi ve zamanaşımı kavramı üzerinde durulmuş ve sonuç bölümünde de cari hesap sözleşmesi ile ilgili son bir genel değerlendirme yapılmıştır.

1-) CARİ HESAP SÖZLEŞMESİ KAVRAMI

1.1 Cari Hesabın Tarihçesi

Cari hesap, orta çağ döneminde İtalyan tacirler arasındaki uygulamalar sonucunda ortaya çıkmış bir hukuki kurumdur. Lakin cari hesap ilk olarak 18. Yüzyıl sonlarında yasama çalışmalarına konu olmuştur. Türk Hukuku bakımından cari hesap ilk olarak 1926 tarihli ve 865 sayılı Ticaret Kanununun 782 ila 796. Maddeleri arasında düzenlenmiş olup 1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ise 87 ila 99. Maddelerde düzenlenmiştir. (KoçsoyveDinç,2018:619 ve Durgut,2012:4-7)

Güncel mevzuatımız açısından da cari hesap 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunumuzun 89 ila 101. Hükümleri arasında düzenlemiş olup buna ek olarak Türk Ticaret Kanunu hükümlerine genel hüküm teşkil edecek olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 134 ila 143. Maddeleri cari hesap müessesesine ilişkindir.

1.2. Cari Hesap Sözleşmesinin İşlevleri ve Çeşitleri

Cari hesap sözleşmesinin temel olarak işlevleri, taraflar arasındaki işlemleri basitleştirme, iş yükünü azaltma, iş kolaylığı sağlama ve tarafların birbirinin borçlarına karşı teminat sağlamasıdır.

Ayrıca cari hesapta kredi işlevi tartışmalı bir husustur. (Durgut,2012:20) Lakin Doktrindeki hakimgörüş cari hesabın kredi işlevi olmadığı yönündedir.

Cari hesap sözleşmesinin çeşitleri ise tarafların niteliğine bağlı olarak ‘’tarafları tacir olan- olmayan cari hesap’’ , takas işleminin zamanının belirlenmesine bağlı olarak ‘’dönemsel olan- olmayan cari hesap’’, devre sonundaki tarafların bakiye durumlarına göre ‘’basit- bileşik cari hesap’’, taraflar arasında yapılacak takasın konusuna göre ‘’mal-para cari hesabı’’, taraflar arasındaki kaydedilen alacaklara faiz işletilip işletilmemesine göre ‘’ faizli-faizsiz cari hesap’’, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 98. maddesinin lafzından yola çıkılarak ‘’Süreli-süresiz cari hesap’’, taraflar arasında hesap devreleri sonrasında kalacak olan bakiyelere ilişkin olarak tarafların teminat isteyip istememeleri durumuna göre ‘’Teminatlı- Teminatsız cari hesap’’ şeklinde sıralanabilir. (Durgut,2012:24-30)

  • Cari Hesap Sözleşmesi Tanımı - Hukuki Niteliği

Cari hesap sözleşmesi 6102 sayılı Kanunu’nun 89/1 hükmünde açıkça şu şekilde tanımlanmıştır:

‘’Madde- 89: (1)İki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesidir.’’

Cari hesap sözleşmesinin mevzuatımızda bu şekilde açıkça düzenlenmesi, sözleşmeyi ‘’isimli – tipik sözleşme’’ yapmaktadır. Eren’in deyişi ile ‘’belirli bir isme ve tipe sahip olan sözleşmeler isimli-tipik sözleşmedir. (Eren,2015:207)

Cari hesap sözleşmesi ‘’Muhasebe Bilimi’’ açısından ele alınacak olursa, ‘’cari hesap, gerçek veya tüzel kişilerin yaptıkları iş veya hizmet ilişkisinden dolayı ortaya çıkan borç ve alacak bakiyesi bir faize bağlı olsun veya olmasın para ile ifade edilen işlemlere ilişkin tutarların izlendiği bir hesap türüdür.’’ (Arzova,2001:8 ve Altuğ, 1999:167)

Burada dikkat edilmesi gereken husus, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nundan farklı olarak muhasebe bilimi açısından cari hesabın var olabilmesi için herhangi bir nedenle birbiriyle ilişkide bulunan taraflar arasında borç ve alacak doğuran işlemlerin karşılıklı olarak yapılmak zorunda olmadığıdır. (Koçsoy ve Dinç, 2018:620)

1.4.Cari Hesap Sözleşmesi’nin Şekli, Şartları ve Tarafları

Bir iradeyi dışa açıklamak üzere kullanılan kalıp veya araca şekil denir. Her sözleşmenin, her hukuki işlemin ve hatta her irade açıklamasının bir şekli vardır. Şekilsiz bir irade açıklaması ve beyanı olmaz. Bu nedenle, bir irade beyanının, bir hukuki işlemin veya sözleşmenin şekle bağlı olmadığından söz edildiği zaman, bununla ‘’şekilsizlik’’ değil, o irade beyanı veya işlem ya da sözleşmenin geçerliliğinin belirli bir şekle tabi olmadığı, sözlü, yazılı veya resmi şekil ritüellerinden herhangi biriyle yapılabileceği, kısaca ‘’şekil özgürlüğü’’ kastedilir. Buna karşılık, ‘’şekil şartı denildiği zaman da hukuki işlemin geçerli olması, sonuçlarını meydana getirmesi için mutlaka kanun veya taraflarca öngörülen şekil içinde yapılması söz konusu olur. İradeyi açıklama aracı olarak kullanılan şekil, sözlü veya yazılı kelimeler (dil araçları) olabileceği gibi, işaret veya yerine göre susma da olabilir. (Eren, 2015:264)

Türk özel hukuk sisteminde kural olarak şekil serbestisi ilkesi kabul edilmiştir, bu ilkenin kanuni olarak tezahürü 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 12/1 hükmüdür. Nitekim hükme bakacak olursak ‘’Sözleşmenin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir.’’ Şeklindedir. Hükmün devamında (12/2) ‘’Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.’’ denilerek kanun koyucu tarafından kanunda belirtilen şekillerin kural olarak geçerlilik şekli olacağı belirtilmiş olup ayrıca şekle uymamanın yaptırımı olarak da sözleşmenin ‘’hükümsüzlük’’ yaptırımına tabi olacağı belirtilmiştir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 89. Maddesinin ilk fıkrasında cari hesap sözleşmesinin tanımı yapılmışken kanun koyucu tarafından aynı maddenin ikinci fıkrasında ‘’Bu sözleşme yazılı yapılmadıkça geçerli olmaz.’’ Denmiştir. Kanun koyucu yapmış olduğu bu açık ve net düzenleme ile cari hesap sözleşmesine şekil şartı koymuş olup bu şart ‘’yazılılık’’ tır.

Kanunda açıkça ifade edildiği üzere cari hesap sözleşmesi yazılı yapılmadıkça geçerlilik kazanamayacak ve hukuki sonuç doğuramayacaktır. Yine kanunda açıkça belirtildiği üzere cari hesap sözleşmesi için konulan yazılılık şartı bir ispat şartı değil geçerlilik şartıdır bu nedenle sözleşmenin tarafları arasında oluşabilecek bir uyuşmazlıkta mahkeme, taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin olup olmadığını ‘’re ’sen araştırma ilkesi’’ uyarınca araştırmak zorunda olacaktır.

İlgili hükümde yazılılık şartı belirtilmesine rağmen bu şarta ek olarak ‘’resmi yazı’’ veya ‘’noter onayı’’ denmemesi sebebiyle ‘’adi yazılı şekil’’ cari hesap sözleşmesinin kurulması ve geçerli olup hüküm ve sonuç doğurması adına yeterli olacaktır. Lakin belirtmekte fayda olacaktır ki; tarafların adi yazılı bir sözleşme ile aralarında akdetmiş oldukları cari hesap sözleşmesini notere onaylatmaları veya tarafların bizatihi noter huzurunda resmi şekilde sözleşme akdetmeleri, sözleşmenin geçerliliğini halel getirmeyecektir.

Cari hesap işlemleri uygulamada taraflar arasında yapılacak yazılı veya sözlü bir anlaşmaya göre yapılabilir. Muhasebe uygulamaları açısından cari hesap ilişkisi herhangi bir yazılı sözleşmenin varlığına bağlı değildir. Diğer bir ifadeyle ticari hayatta ve bunun kayıtlara yansıtılması noktasında muhasebe uygulamalarında cari hesap daha çok karşılıklı güven unsuruna dayalı olarak işleyen bir müessesedir. (Koçsoy ve Dinç,2018:621)

Cari hesap sözleşmesinin şartlarına gelecek olursak, öncelikle cari hesap sözleşmesi iki taraflı olmalıdır, bu şart cari hesabın sözleşme niteliğine haiz olması nedeniyle doğal olarak ortaya çıkmaktadır. Tarafların gerçek veya tüzel kişi olabilir. Tüzel kişi olma bakımından ise tarafın özel hukuk veya kamu hukuku tüzel kişisi olması fark yaratmayacaktır. Sözleşme taraflarının fiil ehliyetine sahip olmaları da yine doğal bir şart olarak karşımıza çıkmaktadır.

Taraflar tacir sıfatına haiz olabileceği gibi bu sıfata haizde olmayabilirler. Tacir olmayan kişiler arasında yapılan cari hesap sözleşmesi de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu gereği ticari iş olarak kabul edilecektir (Dinç,2017:47)

Cari hesabın sözleşme niteliğine haiz olması nedeniyle bir diğer doğal şartı ise taraflar arasında alacak ve borç doğuracak bir ilişkinin, diğer bir deyişle ‘’borç ilişkisinin’’ mevcut olmasıdır.

Borç ilişkisi, alacaklı ile borçlu arasında bir veya daha çok alacak hakkı ile bazı ikincil(tali) hakları ve borçları içeren bir hukuki ilişkidir. (Eren, 2015:22)

Taraflar aralarında bulunan bu borç ilişkisi nedeniyle karşılıklı oluşan alacaklarını ve borçlarını cari hesaplarına kaydetmek zorundadırlar. Cari hesap sözleşmesinin bir diğer zorunlu unsuru olan ‘’takas’’ işlemi yapılabilmesi açısından söz konusu bu kayıtlar elzemdir. Takas için cari hesap sözleşmesinin asıl mihenk taşıdır diyebiliriz. Takas sayesinde her iki taraf gereksiz ödeme ve havale işlemlerinden kurtulur ve iş kolaylığı sağlanır. Bu yönüyle takas cari hesap sözleşmesinin en önemli ve diğer sözleşmelerden ayırt edici özelliği olarak bulunmaktadır.

Son olarak bakiyenin tespiti ve kabulü ile belirli hesap devrelerinin bulunması cari hesap sözleşmesinin şartlarını oluşturmaktadır. Bu şartları da açıklayacak olursak, cari hesap sözleşmesi boyunca tarafların birbirlerine karşı alacak ve borçlarını takas etmeleri sonucunda bir tarafın hesabında oluşabilecek bakiye alacağın veya borcun tespiti ve diğer tarafça bu bakiyenin tanınması işlemi olmakla birlikte hesap devresi ise tarafların hesaplarını zaman zaman gözden geçirerek kontrol etmelerine yarayan süredir.

Cari hesap sözleşmesinde yukarıda sayılmış olan zorunlu unsurların dışında ihtiyari olarak cari hesap kalemlerine uygulanacak faizin türü ve miktarı da eklene bilinecektir.

Cari hesap sözleşmesinin taraflarına gelecek olursak, basit bir borç ilişkisindeki gibi sözleşmenin bir tarafını borçlu diğer tarafını alacaklı olarak nitelendirmek mümkün değildir. Yukarıdan anlaşılacağı üzere cari hesap sözleşmesi süresi boyunca taraflar birbirine karşı hem alacaklı hem de borçlu sıfatına haiz olarak bulunurlar.

Cari hesapta, sözleşme süresi sona erinceye kadar alacaklı ve borçlu sıfatları doğmamaktadır. Bu durum cari hesabın bütünlüğü ilkesi açısından önem arz etmektedir.

2.CARİ HESAP SÖZLEŞMESİNİN İŞLEYİŞİ VE HÜKÜMLERİ

2.1 Alacakların ve Borçların Cari Hesaba Kaydedilmesi – Cari Hesaba Kaydedilebilecek Alacaklar ve Nitelikleri

Cari hesap sözleşmesinin devamı açısından her iki tarafın hesaplarını tam ve eksiksiz tutması doğal bir yükümlülüktür. Ancak bu şekilde taraflar hesap dönemleri sonucunda yapmış oldukları işlemleri kontrol edebilecek ve sözleşme süresi sonunda da bakiye tutarı tespit edip uzlaşabilecektir. Bu nedenle cari hesaba kaydedilebilecek ve edilemeyecek alacaklarda önem taşımaktadır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 90/1-b maddesinde ‘’Cari hesap sözleşmesinin yapılmasından önce doğmuş bulunan bir alacak, tarafların onayıyla cari hesaba kaydedilirse, aksi kararlaştırılmamışsa bu alacak yenilenmiş olmaz.’’ denmektedir. Kanunun mefhum-u muhalifinden anlaşılacağı üzere cari hesaba kural olarak taraflar arasındaki sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan alacaklar yazılabilecektir. Lakin her iki tarafın onayı ile sözleşmenin kurulmasından önce doğmuş bulunan bir alacakta cari hesaba kaydedilebilecek lakin bu alacak yenilenmiş olmayacaktır.

2.1.1 Ticari Senetler

Ticari senetlerin cari hesaba kaydı hususunda ise kanun koyucunun özel bir düzenlemesi mevcuttur. Nitekim 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 90/1-c maddesi uyarınca ‘’Bir ticari senedin cari hesaba kaydı, bedelinin alınmış olması hâlinde geçerli olmak şartıyla yapılmış sayılır.’’ denmektedir. Ayrıca kanunun bir sonraki hükmüne baktığımız zaman ise yine ticari senetler için özel bir düzenlemenin mevcut olduğunu görmekteyiz ve ‘’Madde 91/1: 90 ıncı maddede öngörüldüğü şekilde cari hesaba yazılan ancak bedeli alınamayan ticari senet sahibine geri verilerek, cari hesaptan kaydı silinir.’’ denilerek ticari senedin kanunen emrolunduğu şekilde hesaba kaydedilmesine rağmen bedelinin ödenmemesi halinde ne olacağı yasa koyucu tarafından açıkça belirtilmiştir.

Cari hesaba yazılamayan alacaklar ise 6102 sayılı kanunun 93/1 hükmünde’’ Takas edilemeyen alacaklarla, belirli bir amaca harcanmak veya ayrıca emre hazır tutulmak üzere teslim olunan para ve mallardan doğan alacaklar cari hesaba geçirilemez.’’ şeklinde düzenlenmiştir.

TTK. md. 93’e göre takası mümkün olmayan alacakların cari hesaba geçirilmesi mümkün değildir. Cari hesabın özünde takas ilişkisi vardır. Bu sebeple takası mümkün olmayan alacaklar cari hesaba yazılamaz. Nafaka borçları bu konuda örnek olarak verilebilir. TBK. md. 139/1’e göre “alacakların takasının mümkün olabilmesi için alacakların karşılıklı olması, alacakların aynı mahiyet ve nitelikte olmaları, karşılıklı alacakların muaccel olması, alacakların her birinin geçerli ve dava edilebilir olması gerekir” (Koçsoy ve Dinç, 2018:623)

Bu hususa ilişkin olarak takas edilemeyecek alacakları da belirmekte fayda vardır. Takas edilemeyecek alacaklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda şu şekilde belirtilmiştir:

‘’III. Alacaklının rızasıyla takas edilebilir alacaklar

MADDE 144- Aşağıdaki alacaklar takas haklarının doğumundan sonra, ancak alacaklıların rızasıyla takas edilebilir:

  1. Tevdi edilmiş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar.
  2. Haksız olarak alınmış veya aldatma sonucunda alıkonulmuş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar.
  3. Nafaka ve işçi ücreti gibi, borçlunun ve ailesinin bakımı için zorunlu olup, özel niteliği gereği, doğrudan alacaklıya verilmesi gereken alacaklar.’’

Görüleceği üzere kanunda ‘’alacaklının rızasıyla takas edilebilir alacaklar’’ şeklinde düzenleme yapılmıştır. Kanunun mefhumu muhalifinden TBK 144’te sayılan alacakların, alacaklının rızası alınarak cari hesaba kaydedilebileceği düşüncesindeyiz.

TTK md. 93’ teki bu düzenleme, ‘’ cari hesap sözleşmesinde ‘’takas’’ müessesesinin en önemli ve ayırt edici unsur olması ‘’ şeklindeki görüşümüzü doğrular nitelikte olduğunu düşünmekteyiz.

2.2. Alacakların Cari Hesaba Geçirilmesinin Sonuçları

2.2.1 Yenileme

Yenileme(tecdid), borcu sona erdiren sebeplerden biridir. Bir borcun yerine yenisinin geçmesi suretiyle eski borcun sona erdirilmesi sözleşmesine yenileme denir. 6098 sayılı TBK madde 133. ve 134. Hükümlerinde düzenlemiştir. Anılan hükümlere bakılacak olursa,

‘’C. Yenileme

  1. Genel olarak

MADDE 133- Yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur.

Özellikle mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz.

  1. Cari hesaplarda

MADDE 134- Çeşitli kalemlerin bir cari hesaba sadece kaydedilmiş olması, borcun yenilenmiş olduğu anlamına gelmez.

Ancak, hesabın kesilmiş ve hesap sonucu diğer tarafça kabul edilmiş olması durumunda, borç yenilenmiş olur.’’

Kalemlerden birinin güvencesi varsa, aksi kararlaştırılmadıkça, hesap kesilip sonucun kabul edilmiş olması, güvenceyi sona erdirmez.’’ Şeklindedir.

Görüleceği üzere kanun koyucu yenileme hususuna ilişkin olarak cari hesaplara yönelik olarak özel bir düzenleme yapmıştır ve bu düzenlemede, cari hesap sözleşmelerindeki yenileme işlemlerinin borcu sona erdirmeyeceğini diğer bir değişle geçerli olmayacağını düzenlemiş lakin bu duruma bir istisna getirerek cari hesap sözleşmesinde yenilemenin geçerli olabilmesini 2 şarta bağlamıştır. Bu şatlar ise ‘’hesabın kesilmiş olması ve hesap sonucunun sözleşmenin diğer tarafınca kabul edilmiş’’ olmasıdır.

Bununla birlikte, yazılı bir sözleşmenin yapılmadığı cari hesap işlemlerine ilişkin muhasebe uygulamalarında, borçlunun daha önceden kararlaştırılan tarihte borcunu ödeyemediği durumda, belli bir faiz karşılığında alacaklıdan ek süre talep etmesi ve alacaklının bu teklifi kabul etmesi halinde de cari hesabın yenilenmesi olarak kabul edilir. Bu durumda, mevcut borçlu cari hesap alacaklandırılarak kapatılırken kararlaştırılan yeni tutar borçlu cari hesaba borç kaydedilir. Yeni ve eski cari hesap arasındaki fark ise faiz geliri olarak muhasebeleştirilir. (Koçsoy ve Dinç, 2018:625)

Aynı zamanda, hesap kesiminden sonra ortaya çıkan bakiye üzerinde mutabakat sağlandıktan sonra cari hesap bakiyesi, taraflar arasındaki anlaşmaya bağlı olarak ödenmez veya kısmi ödeme yapılırsa kalan bakiyeyi alacaklı taraf borçlunun cari hesabına borç kaydederek bilançoya yansıtır ve bir sonraki döneme aktarır. Muhasebe uygulamalarında, mutabakat sonucunda elde edilen ve bir sonraki hesap devresine veya döneme aktarılan bakiye taraflar arasında yeni bir başlangıç olarak kabul edilir. Bu durum borcun yenilenmesi anlamına gelir. (Koçsoy ve Dinç, 2018:625)

2.2.2 Cari Hesabın Bütünlüğü

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 97. Maddesinde ‘’Bütünlük İlkesi’’ düzenlemiştir. Hükmün lafzına bakacak olursak nitekim şu şekildedir:

‘’MADDE 97- (1) Cari hesaba geçirilen alacak ve borç kalemleri ayrılmaz bir bütün oluşturur. Cari hesabın kesilmesinden önce taraflardan hiçbiri, alacaklı veya borçlu sayılamaz. Tarafların hukuki durumunu ancak sözleşmenin sonundaki hesabın kesilmesi belirler.’’

Cari hesap sözleşmesinin bütünlüğü ilkesi nedeniyle, sözleşme devam ettiği müddet boyunca sözleşmenin bir tarafını alacaklı diğer tarafını ise borçlu olarak nitelendirmek mümkün değildir.

Kanunda açık bir şekilde ‘’Tarafların hukuki durumunu ancak sözleşmenin sonundaki hesabın kesilmesi belirler.’’ denilerek, ancak sözleşmenin sonunda hangi tarafın alacaklı hangi tarafın borçlu olarak adlandırılabileceği ortaya konmuştur.

2.2.3 Cari Hesapta Takas

Takas, borç ve borç ilişkisini sona erdiren sebeplerden biri olup 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 139 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kısacası takas borcu sona erdiren sebeplerden biridir. TBK m.139/1’e bakacak olursak ‘’İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir.’’ denmektedir. Kanunun lafzından anlaşılacağı üzere takasın şartları: karşılıklı iki taraf, bu iki taraf arasında karşılıklı borç ilişkisi ve söz konusu bu borçların her birinin muaccel olması ve son olarak takas edilecek borçların para borcu veya özdeş borç olması gerekmektedir. (Akıncı,2013:297)

Takas, hukuki niteliği itibariyle bozucu yenilik doğuran bir haktır. Borçlu takas hakkını tek taraflı, şekle bağlı olmayan varması gerekli bir irade beyanıyla kullanır. TBK. M. 143/1’e göre takas, ancak borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle gerçekleşir. Takas bir sözleşme olmadığı gibi etkinlik ve geçerliliği karşı tarafın kabul ve onayına da bağlı değildir. (Eren,2015:1274)

Görüleceği üzere her ne kadar cari hesap sözleşmesi ile takas müessesesi arasındaki ki en önemli fark birisi sözleşme niteliğine haiz iken, diğeri bozucu yenilik doğuran bir haktır. Diğer önemli farkları ise ileride değineceğimiz üzere ‘’ŞEKİL’’ konusundadır.

Ayrıca belirtmekte fayda vardır ki öğretideki bir görüş cari hesap sözleşmesinin ‘’özel bir takas müessesesi’’ olduğu yönündedir.[1]

Lakin öğretideki hakim görüşe göre takas, cari hesap sözleşmesinin yürütülmesi için yapılması gereken bir işlem olmakla birlikte sözleşme içerisindeki en önemli unsurlardan biridir. Hattakanaatimizce takas işlemicari hesap sözleşmesini diğer sözleşmelerden ayırt eden en önemli unsurudur.

2.3. Cari Hesap Sözleşmesinde Süre ve Hesap Devresi

Cari hesap sözleşmesinde ‘’anlaşma-sözleşme süresi’’ ve ‘’hesap devresi’’ olmak üzere iki temel süre bulunmaktadır.

Anlaşma-sözleşme süresi, taraflar arasındaki cari hesap sözleşmesinin geçerli olacağı toplam zamanı belirtmektedir. Bu sürenin uzunluğu taraflarca serbestçe kararlaştırılabilir.[2] Eğer taraflarca herhangi bir süre belirlenmemişse belirsiz süreli sözleşme gündeme gelecektir. Anlaşılacağı üzere sözleşme süresinin belirlenmiş olması zorunlu değildir.

Hesap devresi basit bir anlatım ile sözleşme taraflarının hesaplarını zaman zaman gözden geçirmelerine yarayan süreye denmektedir. Hesap devresinin önemi işlemiş faiz miktarları bakımından kendisini göstermektedir.[3]

Sözleşme süresinde olduğu gibi hesap devresi hususunda da tarafların irade serbestliği mevcuttur. Lakin sözleşme süresinden farklı olarak eğer taraflar herhangi bir hesap devresi belirlememişlerse bu durumda 6102 sayılı Türk ticaret Kanunu’nun 94/2 hükmü uygulama alanı bulacaktır. Nitekim hükme göre ‘’(2) Hesap devresi hakkında sözleşme veya ticari teamül yoksa, her takvim yılının son günü taraflarca hesabın kapatılması günü olarak kabul edilmiş sayılır.’’ Görüldüğü üzere taraflar herhangi bir sözleşme-anlaşma süresi kararlaştırmadıkları taktirde kanun koyucu tarafından herhangi bir düzenleme yapılmamışken, bu durumda hesap devresi hususunda söz konusu değildir.

2.4 Cari Hesap Sözleşmesinde Bakiyenin Tespiti ve Kabul Edilmesi

Bakiye kelime anlamı itibari ile ‘’bir şeyden artan, kalan, artık, kalıntı’’ anlamlarına sahiptir.

Cari hesap sözleşmesinde işleyiş anlaşılacağı üzere her hesap devresi sonunda karşılıklı alacakların takas edilmesi ve takas işlemine göre bir taraf lehine çıkacak olan bakiyenin tespit edilmesi yoluyla devam etmektedir.

Cari hesap sözleşmesinin kolaylaştırma ve yeknesaklaştırma işlevinin gerçekleşebilmesi için, hesap devrelerinin sonunda alacakların ve borçların takas edilerek sebebe bağlı bakiye alacağının oluşması yeterli değildir; ayrıca tarafların bakiyeyi tanımaları da gerekir. Tanıma ile taraflar, takas sonucu arta kalan alacak ve borçlardan bağımsız, yeni bir bakiye alacağının oluşmasını sağlamaktadırlar.

Hesap devresi sonunda bakiyeyi tespit eden taraf çıkarmış olduğu hesap özetinin karşı tarafa tebliğ edecektir. Hesap özetini tebliğ alan taraf eğer kabul ederse söz konusu bakiye kesinleşmiş olacaktır.

TTK madde 94/2 hükmünün ikinci cümlesinde ‘’ Saptanan artan tutarı gösteren cetveli alan taraf, aldığı tarihten itibaren bir ay içinde, noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza içeren bir yazıyla itirazda bulunmamışsa, bakiyeyi kabul etmiş sayılır.’’ Şeklinde düzenleme mevcuttur. Kanun koyucu söz konusu madde de ‘’saptanan artık tutar’’ diyerek bakiyeyi kastetmiştir.

Hesap devresi sonunda bakiyeyi tespit eden taraf, yanlış hesaplama da bulunmuş ve bu yüzden hesap özetini hatalı çıkarmış olabilir. Bu nedenle hesap özetini tebliğ alan tarafın, özet üzerinde inceleme yapması ve bunu karşı tarafa bildirmesi önem arz etmektedir. Ayrıca burada kanun koyucunun itiraz süresini 1 ay ile sınırlandırması bu sürenin zamanaşımı süresi değil hak düşürücü süre niteliğinde olduğunu göstermektedir. Bu yüzden taraflar arasında, cari hesap sözleşmesinin bu hususlarına ilişkin muhtemel bir uyuşmazlık mahkemeye taşındığında, mahkemece bu süreye re’sen dikkat edilecektir şayet bilindiği üzere zamanaşımı bir defi iken hak düşürücü süre bir itirazdır.

3.CARİ HESAP SÖZLEŞMESİNDE FAİZ, BAKİYE HACZİ ve TEMİNATLAR

3.1. Cari Hesapta Faiz (Faizin Başlama anı, türü ve oranı)

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 90/1-e hükmüne göre ‘’e) Cari hesabın alacak sütununa yazılan tutarlar için, sözleşme veya ticari teamüller gereğince, kaydolundukları tarihten itibaren faiz işler.’’ Denmektedir. Görüleceği üzere kanun koyucu tarafından hangi tutarlar için faiz işleyebileceği belirtilmiş olmasına rağmen faiz türü ve miktarı bakımından söz konusu düzenleme içerisinde herhangi bir bilgi yer almamaktadır. Bu durum nedeniyle söz konusu hüküm ileTTK’nın 8. Ve 96. Maddelerini de gözetilmesi gerekmektedir. Ayrıca TTK madde 95’te ise bakiyeye faiz işletilmesi düzenlenmektedir. İlgili hükümlere bakacak olursak:

‘’III – Ticari işlerde faiz

1.Oran serbestisi ve bileşik faizin şartları

MADDE 8- (1) Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir.

(2) Üç aydan aşağı olmamak üzere, faizin anaparaya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartı, yalnız cari hesaplarla her iki taraf bakımından da ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde geçerlidir. Şu şartla ki, bu fıkra, sözleşenleri tacir olmayanlara uygulanmaz.

(3) Tüketicinin korunmasına ilişkin hükümler saklıdır.

(4) Bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarına aykırı olarak işletilen faiz yok hükmündedir’’

‘’3. Bileşik faiz ve sözleşme ile belirlenebilecek hükümler

MADDE 96- (1) Taraflar, üç aydan aşağı olmamak şartıyla, diledikleri andan başlamak üzere faizlerin ana paraya eklenmesini kararlaştırabilecekleri gibi hesap devreleri ile faiz ve komisyon miktarlarını da sözleşme ile belirleyebilirler.

(2) 8 inci maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri saklıdır.’’

Görüleceği üzere TTK’nın 8. ve 96. Maddesi birbirine yapmış olduğu atıflar nedeni ile sıkı ilişki içerisindedir.

90/1-e hükmüne göre cari hesaba kaydedilebilen ve cari hesap kapsamında yer alan bütün alacaklara faiz uygulanabilir. Ve bu faizin oranı TTK madde 8 uyarınca taraflarca serbeste kararlaştırılabilecektir. Ancak taraflarca, sözleşmede faiz uygulanacağı kararlaştırılmasına rağmen faizin oranı göz ardı edilmişse bu durumda ancak ticari örf ve adete göre faiz belirlenecek eğer ticari örf ve adette mevcut değilse bu durumda kanuni faiz oranı geçerli olabilecektir.

Bileşik faiz hususuna ilişkin olarak ise şu hatırlatmayı yapmakta fayda olacaktır. Nitekim cari hesap sözleşmesinin şartları içerisinde belirtmiş olduğumuz üzere cari hesap sözleşmesinin yapılabilmesi için tarafların tacir olup olmamasının herhangi bir hükmü yoktur. Taraflar tacir olsa da olmasa da cari hesap sözleşmesi akdedebilirler. Lakin bileşik faiz hususunda tarafların tacir sıfatına haiz olup olmamaları önem taşıyacak, cari hesap sözleşmesine bileşik faizin uygulanabilmesi için ancak ve ancak tarafların tacir sıfatına haiz olmaları gerekecektir.

Bakiyeye faiz işletilmesi usulü ise TTK 95. Maddede açıkça düzenlemiştir ve bakiyeye faiz işletilebilmesi için öncelikle TTK 8. Maddedeki şartların mevcut olması, alacak ve borç kalemlerinin birbirinden çıkarılması sonucunda bakiyenin tespit edilmesi, tespit edilen bakiyenin hesaba kaydedilmesi ve faizin ancak bu tarihten itibaren işleyebileceği ayrıca bu durumda bileşik faize ilişkin uygulama yapılamayacağı ve bu hükme aykırı sözleşmelerin yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Kanun koyucunu getirmiş olduğu hüküm görüldüğü üzere emredicidir ve aksi kararlaştırılamaz.

3.2 Bakiye Haczi

Yukarıda açıkladığımız üzere 6102 sayılı TTK madde. 97 uyarınca cari hesap sözleşmelerin ‘’bütünlük ilkesi’’ mevcuttur. Bu nedenle cari hesaba kayıtlı alacakların münferit bir şekilde haczi kabil değildir. Bu sebeple sözleşmenin taraflarının alacaklıları (Bu kişiler anlaşılacağı üzere cari hesap sözleşmesinin dışındaki kişiler olup 3. Kişi teşkil etmektedirler ve bu nedenle İcra İflas Kanunun 89. Maddesi uygulama alanı bulmaktadır.) Ancak cari hesap bakiyesinin haczettirebileceklerdir. Diğer bir deyişle ancak cari hesap sözleşmesinin taraflarından birisinin alacaklısı hesap devresi sonunda ortaya çıkan bakiyeyi haczettirebilir ve bu durumda borcu nedeniyle hesap bakiyesi haczedilen taraf 15 gün içinde haczi ortadan kaldırmazsa sözleşmenin diğer tarafı sözleşmeyi fesih hakkını kullanabilecektir.

Bakiye haczi 6102 sayılı TTK 100. Maddesi’nde düzenlenmiştir. Nitekim düzenlemeye bakacak olursak:

‘’D) Bakiyenin haczi

MADDE 100- (1) Taraflardan birinin alacaklısının ona ait artan tutarı haczettirdiği gün hesap kapatılarak artan tutar saptanır.

(2) Bu hâlde, borcundan dolayı haciz tebliğ edilen taraf, onbeş gün içinde haczi kaldırtmazsa, diğer taraf sözleşmeyi feshedebilir; etmezse haciz ettiren kimsenin durumu cari hesaba yeni kalemler geçirilmek suretiyle ağırlaştırılamaz. Meğerki, hesaba geçirilen kalemler haciz tarihinden önce doğmuş bulunan hukuki bir ilişkiden kaynaklansın.

(3) Haciz ettiren alacaklı bakiyeden, kendi alacağını karşılayan kısmının ödenmesini ancak hesabın 94 üncü maddeye göre kapatılması gereken anda isteyebilir.’’

İlgili hüküm incelendiği zaman görülmektedir ki hükümde bakiyenin haczi, söz konusu bu haczin etkileri ve haciz edilen bakiyenin ne zaman ödeneceği hususları düzenlenmiştir.

6102 Sayılı TTK 100/1 irdelendiği vakit cari hesap taraflarından birinin alacaklısı, cari hesap bakiyesini haczettirdiği gün hesap kapatılarak bakiyenin tespit edilmesi gerekmektedir. Hükümden anlaşılacağı üzere haciz kararı tebliğ olunduğu tarihte mevcut olan bakiyenin haczi kabildir.

Yapılacak haciz işlemlerini de kısaca özetlemek gerekirse yukarıda parantez içerisinde belirttiğimiz üzere öncelikle İcra İflas Kanun’un 89. Maddesi uygulama alanı bulacaktır. Ardından sözleşmeye göre 3. Kişi konumunda bulunan alacaklı (cari hesap sözleşmesinin taraflarından birisinin alacaklısı) icra dairesine giderek haciz talebinde bulunmalı ve haciz kararı aldırmalıdır. Bu işlemlere müteakip İcra İflas Kanun’un 103. Maddesince icra müdürlüğü borçlunun cari hesap sözleşmesi nedeniyle doğan alacağını haczedip bunu haciz tutanağına geçirip borçluya bildirecektir. Lakin bu işlemlerin yapılması bakiye haczinin tamamlanması için yeterli olmamakla birlikte ardından haciz kararının, cari hesabın diğer tarafına tebliği gerekmektedir.

3.3 Teminatlar

Yukarıda değindiğimiz üzere ‘’teminat’’ cari hesap sözleşmesi için zorunlu bir unsur değildir. Lakin ticari hayatta taraflar kendilerini güvence altına almak amacıyla alacaklarını teminat altına almak istemeleri gayet olağan bir durumdur bu nedenle cari hesap sözleşmesinde hesaba kaydedilen alacakların ve bakiye alacaklarının teminata kaydedildiği uygulamada görülmektedir.

Cari hesapta teminata ilişkin olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’da herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Buna karşılık 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 134/3 hükmünde ‘’ Kalemlerden birinin güvencesi varsa, aksi kararlaştırılmadıkça, hesap kesilip sonucun kabul edilmiş olması, güvenceyi sona erdirmez.’’ Denilmekle hesaba kaydedilen alacaklar için verilen teminatların, bakiyenin tanınması ile son bulmayıp devam edeceği hüküm altına alınmıştır.

Söz konusu düzenlemenin Türk Ticaret Kanun’unda yer almayıp Türk Borçlar Kanun’unda yer alması öğretide eleştirilmektedir. (Durgut,2012:295)

‘’Yenileme’’ başlığında ele aldığımız üzere TBK 134 hükmünde esasen hesapta yenileme hususu düzenlemiştir. Hatırlanacağı üzere çeşitli kalemlerin bir cari hesaba kaydedilmiş olması, borcun yenilenmiş olduğu anlamına gelmeyeceği ancak hesap devresi sonunda tespit edilen bakiyenin diğer tarafça tanınması ile yenileme gerçekleşmektedir. Bu durumun sonucu olarak da bakiyeyi oluşturan alacaklar ile bunlara bağlı yan haklar sona erecektir. Teminatların da asıl borca bağlı olarak sona ermesi gerekirken, tarafların menfaatlerini gözeten kanun koyucu düzenlemiş

olduğu yasa hükmünden anlaşılacağı üzere, yenileme işlemine rağmen teminatların devam edeceğini istisnai olarak kabul etmektedir.

4.CARİ HESAP SÖZLEŞMESİNDE MUHASEBE İŞLEMLERİNİNUSULÜ

Cari hesap sözleşmesinin muhasebeleştirilmesini açıklayabilmek için öncelikle bazı kavramların izahı gerekmektedir. Öncelikle ‘’tek düzen hesap planı’’ kavramını açıklayacak olursak: ‘’muhasebe işlemlerinin kaydedilmesinde kullanılan, belirli bir sisteme göre hazırlanmış hesapların yer aldığı listeye tek düzen hesap planı denilmektedir. Tek düzen hesap planı, bir başka ifade ile devlet kurumlarınca resmileşmiş hesap cetvelidir. Tek düzen hesap planında muhasebe hesap kodları belli bir düzene göre sıralanır. Türkiye'de bilanço esasına göre defter tutan tacirler 1 Ocak 1994 tarihinden itibaren yürürlüğe konan tek düzen hesap planını uygulamak zorundadırlar. Hesap planındaki kodlar ve hesaplar değiştirilemez, fakat işletmeler istediği hesapları seçip muhasebe kayıtlarında kullanabilirler.’’[4]

Tekdüzen hesap çerçevesi ve hesap planı mevzuatımızda Maliye Bakanlığınca çıkarılan ‘’Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’’nde yer almamaktadır.

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanun’unda açıklanan cari hesap kavramı, Muhasebe Sistemi Uygulama Genel tebliği çerçevesinde işletmelerin alıcılar, satıcılar ve ortaklar ile olan ilişkilere ait hesapları ifade etmektedir.

Bu anlamda, Tekdüzen Hesap Planında işletmelerin ticari faaliyetlerinden dolayı ortaya çıkan cari hesap işlemlerinin muhasebeleştirilmesinde kullanılabilecek iki hesap bulunmaktadır. Bunlar, “120/220 Alıcılar ve 320/420 Satıcılar” hesaplarıdır. Tekdüzen Hesap Planı’nı açıklamalarında, “Alıcılar” hesabının; “işletmenin faaliyet konusunu oluşturan mal ve hizmet satışlarından kaynaklanan senetsiz alacaklarının izlenmesi için” kullanılacağını ve “senetsiz alacağın doğması ile bu hesaba borç, tahsil edilmesi halinde (ödemeler, aktarmalar ve hesaben mahsuplar dahil) alacak kaydedileceği” ifade edilmektedir. Aynı şekilde “Satıcılar” hesabının ise; “işletmenin faaliyet konusu ile ilgili her türlü mal ve hizmet alımlarından kaynaklanan senetsiz borçların izleneceği” ve “senetsiz borcun doğması ile bu hesaba alacak, ödenmesi halinde borç kaydedileceği” ifade edilmektedir (1 Sıra No’lu MSUGT, 1992) (Koçsoy ve Dinç, 2018:618) Bir kişi veya işletmenin hem satıcı, hem de alıcı olması halinde, her ne kadar alışlarından doğan borçlar ile satışlarından doğan alacaklar farklı hesaplarda (Satıcılar/Alıcılar Hesabı) takip edilse dahi bu hesaplar tahsilat veya ödeme ile kapatılmayacaktır. Çünkü uygulamada böyle bir durumda tarafların ödeme ve tahsilat yapmaları söz konusu olmayacak, taraflar aralarında mutabakata vardıktan sonra Alıcılar ve Satıcılar cari hesaplarının kalanları aynı ise birbirleriyle karşılaştırılarak kapatılacak veya karşılaştırma sonrası herhangi bir bakiye varsa borçlu tarafından ödenecek veya ödemenin ileri bir tarihe bırakılması halinde bakiye tek bir hesaba (Alıcılar/Satıcılar Hesabı) aktarılarak bilançoya yansıtılacaktır. Bu yönüyle iki taraf arasında gerçekleşen tüm cari hesap işlemleri farklı hesaplarda muhasebeleştirilse dahi, sonuçta tek hesapta toplanarak taraflar ilgili bakiye üzerinden hesaplaşacaklardır. Dolayısıyla muhasebede cari hesap, karşılıklı borç ve alacak ilişkisi bulunması zorunlu olmamakla birlikte bir tarafa olan borç ile o taraftan olan alacağın ister aynı hesapta, isterse ayrı hesapta muhasebeleştirilsin matematiksel olarak tespit edildiği bir çizelgedir. (Koçsoy ve Dinç,2018:631)

5.CARİ HESAP SÖZLEMESİNİN SONA ERMESİ ve ZAMANAŞIMI

5.1. Cari Hesap Sözleşmesinin Sona Ermesi

Cari hesap sözleşmesinin sona ermesine ilişkin olarak 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 98. Maddesinde 3 durum sayılmıştır. Bu durumlar sırasıyla: ‘’kararlaştırılan sürenin sona ermesi’’, ‘’ bir süre kararlaştırılmadığı takdirde taraflardan birinin fesih ihbarında bulunması’’, ‘’taraflardan birinin iflas etmesi’’ şeklindedir. Bu sebepler kanunda ‘’genel olarak’’ başlığı altında düzenlenmesi sebebiyle ‘’cari hesap sözleşmesinin genel sona erme halleri’’ şeklinde adlandırıla bilinecektir.

6102 TTK madde 98/1-a’ya göre sona erme halinin uygulama alanı bulabilmesi için kanun lafzından anlaşılacağı üzere tarafların aralarında akdetmiş oldukları cari hesap sözleşmesini süreye bağlı bir şekilde yapmış olmaları gerekmektedir. Burada şu hususu hatırlatmakta fayda olacaktır ki, yukarıda açıkladığımız üzere sözleşme süresi ile hesap devreleri süresi birbirinden farklı olması sebebiyle, devre sonunda hesabın kapatılarak ara bakiyelerin tespiti ile cari hesap sözleşmesi sona ermeyecektir.

Sözleşme süresinin dolmasına rağmen taraflar sözleşmeyi sürdürürlerse cari hesap sözleşmesi belirsiz süreli hale gelecek ve bu nedenle 6102 sayılı TTK ‘nın 98/1-b hükmü uygulama alanı bulacaktır. Bu durumda sözleşme ‘’fesih yolu’’ ile sona erdirilebilecektir.

‘’Fesih’’ geniş anlamda borç ilişkisini sona erdiren sebeplerden biridir ve niteliği itibari ile bozucu yenilik doğuran bir haktır; hüküm ve sonuçlarını muhatabın hakimiyet alanına ulaştığı anda geleceğe etkili olarak meydana getirir. Bu hak, sahibinin tek taraflı, varması gerekli bir irade beyanıyla kullanılır; şart tabi tutulamaz, kullanıldıktan sonra da geri alınamaz. Fesih, olağan fesih ve olağanüstü fesih olmak üzere ikiye ayrılır. Olağan fesihte sözleşmeye dayalı ilişki, fesih beyanı muhataba ulaştıktan sonra belirli bir süre geçtikten sonra ortadan kalkar. Bu nedenle, olağan feshe ‘’süreli fesih’’te denmektedir. Olağanüstü fesihte ise sürekli sözleşme ilişkisi fesih beyanının muhataba ulaşmasıyla derhal sona erer. Olağanüstü feshe, ‘’süresiz fesih’’ adı da verilmektedir. Bu türe fesihte sözleşme ilişkisi haklı(önemli) sebeplerden dolayı derhal sona ermektedir. (Eren,2015:1260)

Fesih ister olağan ister olağanüstü olsun geçmişe değil, daima ileriye etkili sonuçlar doğurur. Bu nedenle feshedilmiş bir sözleşmede fesihten önce doğmuş bulunan alacak ve borçlar, varlık ve geçerliliklerini korurlar. (Eren,2015:1260)

TTK madde 98/1-b hükmüne baktığımız vakit olağanüstü değil olağan bir fesih halinin düzenlendiğini görmekteyiz. Lakin buna rağmen kanunda söz konusu fesih ihbarı için herhangi bir süre düzenlenmemiştir. Bu sebeple bu husus öğretide tartışmalıdır.

Hakim görüşe göre, cari hesap sözleşmesinin feshi için karşı tarafa ayrıca bir fesih ihbar süresi verilmesine gerek yoktur. Bu görüşe sahip yazarlar arasında da , feshin hüküm ifade etme zamanı bakımından tartışma söz konusudur. Bir görüşe göre fesih beyanı karşı tarafa ulaşmakla hüküm ifade ederken diğer görüşe göre cari hesap sözleşmesi süresiz olsa dahi hesap devreleri süresi dikkati nazara alınmalı ve fesih beyanının hüküm ifade edebilmesi için hesap devresinin sona ermesi beklenilmelidir.(Durgut,2012:323)

Azınlıkta kalan diğer görüşe göre uygun bir fesih ihbar süresi kararlaştırılmalıdır. (DOMANİÇ,2007:289)

Doktrinde yukarıda belirttiğimiz üzere temel olarak iki farklı azınlık ve çoğunluk görüşü olsa farklı görüşlerde mevcuttur, nitekim bizimde katıldığımız görüş olan Poroy ve Yasaman (2010:299) ‘a göre fesih ihbarının 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’u madde 2 gereğince makul bir süre geçtikten sonra hüküm ifade edeceğini düşünmekteyiz. Aksi halde bu durum uygulamada ticaret erbabı insanlar tarafından, rekabet nedeniyle kötüye kullanılabilir ve hakkın kötüye kullanılması gündeme gelebilir.

TTK madde 98/1-c hükmüne gelecek olursak, cari hesap sözleşmesinin taraflarından birinin iflas etmesi durumunda hesap kendiliğinden son bulacaktır. İlgili maddenin c bendinin a ve b bentlerinden en önemli farkı, a bendi belirli süreli cari hesap sözleşmelerinde, b bendi de belirsiz süreli cari hesap sözleşmelerinde uygulama alanı buluyorken, c bendi hem belirli hem belirsiz süreli cari hesap sözleşmelerinde uygulama alanı bulabilmektedir. Bunun sebebi iflasta müflisin ödeme ve tahsil imkânı zaten kalmamaktadır ve kanun koyucuya göre artık sözleşmenin devam etmesinin diğer taraf açısından da hiçbir faydası yoktur.

İflas durumunda cari hesabın sona ereceği an iflas kararının verildiği an olacaktır. Yukarıda izah ettiğimiz üzere iflas söz konusu olduğu için sözleşme fesih olacak ve ileriye dönük olarak ortadan kalkacaktır. Lakin iflas anında sözleşmenin iflas etmemiş olan tarafı bakiye alacaklısı olabilir bu taktirde alacağını iflas masasına başvurarak ve sıra cetveline yazılarak alabilecektir.

Muhasebe uygulamaları açısından taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin olmadığı cari hesap ilişkileri karşılıklı güven esasına dayandığından taraflar arasındaki ticari ilişkiler ve karşılıklı güven devam ettiği sürece cari hesap ilişkisinin süresiz olduğu kabul edilir ve sona ermesi söz konusu değildir. İşletmeler karşılıklı olarak zaman zaman hesaplarını kontrol ederek çıkan bakiye üzerinde mutabakat yapmaktadırlar. Yapılan mutabakat neticesinde ortaya çıkan bu bakiyeyi borçlu taraf alacaklı tarafa ödediği takdirde cari hesaplar karşılıklı olarak kapatılır fakat bu cari hesap ilişkisinin sona erdiği anlamına gelmez sadece bakiye sıfırlanmış olur. Taraflar arasında cari hesabı ilgilendiren yeni bir ticari işlem gerçekleştiğinde borçlu ve alacaklı cari hesaplar karşılıklı olarak yeniden çalıştırılmaya başlanır.

Yukarıda izah ettiğimiz üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 98 cari hesabın genel olarak sona erme hallerini düzenlemiştir. Söz konusu maddeye müteakiben düzenlenmiş olan 99. Madde ise ‘’Ölüm ve Kısıtlılık’’ hallerindeki sona ermeyi düzenlemiştir. Nitekim madde hükmüne bakacak olursak:

‘’II - Ölüm ve kısıtlılık hâlleri

MADDE 99- (1) Sözleşme süreli olup da taraflardan biri bu süre içinde ölür veya kısıtlanırsa her iki taraf ve kanuni temsilcileriyle halefleri on gün önceden haber vermek şartıyla cari hesap sözleşmesini feshedebilir. Ancak, artan tutarın ödenmesi, hesabın 94 üncü maddeye göre kapatılması gereken tarihte istenebilir.’’ Denmektedir.

Hükmün lafzından açıkça anlaşılacağı üzere ancak belirli süreli cari hesap sözleşmelerinde madde 99 hükmü uygulama alanı bulabilecektir lakin belirsiz süreli cari hesap sözleşmelerinin de ölüm ve kısıtlanma halinde sona ermesi mümkündür. Böyle bir durumda TTK 99 yerine TTK 98/1 hükmü uygulanabilecektir ve bu halde de 99. Maddenin belirli süreli sözleşmenin taraflarına sağlamış olduğu 10 günlük ihbar süresinden, belirsiz süreli sözleşmenin tarafları yararlanamayacaktır.

Ölüm ve kısıtlanma hallerinin sadece gerçek kişiler bakımından ortaya çıkabileceği göz önüne alınacak olursa ilgili maddenin tüzel kişiler huşunda uygulanamayacağı bariz bir şekilde görülmektedir.

Bakiye haczi halinde cari hesap sözleşmesinin feshedilmesi durumunda ise kanun lafzında anlaşılacağı üzere, borcundan dolayı kendisine haciz tebliği yapılmış olan taraf haczi ortadan kaldırmazsa, sözleşmenin karşı tarafı ya cari hesap sözleşmesini fesheder ya da hacze rağmen sözleşmeyi feshetmeyip devam edebilir çünkü kanun cari hesap sözleşmesinin diğer tarafına ‘’seçimlik bir hak’’ tanımıştır. Diğer bir anlatımla 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 100/2 hükmü cari hesap sözleşmesinin haklı sebeple feshine örnek teşkil eden özel bir haldir ve sözleşmenin taraflarına sözleşmeye devam edip etmeme konusunda seçim serbestisi tanımaktadır.

5.2. Cari Hesap Sözleşmesinde Zamanaşımı

Zamanaşımı borcu gerçek anlamda sona erdiren bir sebep değildir. Burada kanun koyucu, zamana alacak hakkını zayıflatan bir etki tanımıştır. Zamanaşımı, borcun nisbi bir sona erme sebebidir. Belirli bir zamanın geçmesi borcu doğrudan doğruya sona erdirmez; ancak alacaklının elinden, borçlu istemediği taktirde alacağı dava yoluyla takip ve tahsil etme imkanını alır. Zamanaşımı borçluya sadece bir def’i hakkı verir. Bu, zamanaşımı def’idir. Borçlu zamanaşımı def’ini ileri sürdüğü takdirde, alacaklının açmış olduğu dava reddedilir ve borç eksik bir borç haline dönüşür. (Eren,2015:1281)

Cari hesap sözleşmesinde zamanaşımı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 101. Maddesinde düzenlenmiştir. Nitekim kanun hükmüne bakacak olursak şu şekildedir:

‘’E) Zamanaşımı

MADDE 101- (1) Cari hesabın tasfiyesine, kabul edilen veya mahkeme kararıyla saptanan artan tutara ya da faiz alacaklarına, hesap hata ve yanılmalarına, cari hesabın dışında tutulması gereken veya haksız olarak cari hesaba geçirilmiş olan kalemlere veya tekrarlanan kayıtlara ilişkin bulunan davalar, cari hesap sözleşmesinin sona ermesinden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrarlar.’’

Yasa koyucu, görüleceği üzere zamanaşımının ne zaman başlayacağının ve cari hesap sözleşmesinde hangi hususlara ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanacağını net bir şekilde belirtmiştir. Kanun hükmünde bu hususların tahdidi sayıldığı aşikardır.

SONUÇ

Cari hesap, tacirler arasındaki uygulamadan doğmuş ve gelişmiş bir ticari ödeme sistemidir. Ticari işlemlerin kolaylaştırılması ve tekdüzeleştirilmesi ihtiyacı, tacirlerin karşılıklı alacaklarını ve borçlarını cari hesaba kaydederek, belirli hesap devreleri sonunda mahsuplaştırma ve kalan bakiye üzerinde mutabakata varma şeklinde bir hesaplaşma sistemi geliştirmelerine neden olmuştur. Önceleri bir muhasebe işlemi olarak görülen bu sisteme, günümüz iş dünyasında ticaretin gittikçe karmaşıklaşması ve ticari anlaşmazlıkların artması yasal bir çerçeve çizilmesi ihtiyacını da ortaya çıkarmıştır. Ticaret kanunlarında cari hesaba ilişkin yasal düzenlemelere yer verilmesiyle cari hesap hukuki bir nitelik kazanmıştır. (Durgut, 2012: 1 akt. Koçsoy ve Dinç, 2018:638)

Cari hesabın en önemli işlevi taraflar arasındaki ödeme ve ödemeye bağlı bilumum işlemleri ortadan kaldırması ve bu suretle iş kolaylığı sağlamasıdır. Bu nedenle özellikle bankalar nezdinde sıkça kullanılan hukuki bir kurum olmakla birlikte günümüzde tacir olsun olmasın ticari hayatta yer alan taraflarca sıkça kullanılmaktadır.

Her ne kadar mevzuatımızda cari hesap sözleşmesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’unda ve 6098 sayılı Borçlar Kanun’unda düzenlenmiş olsa dahi yeknesak bir düzenlemenin olmaması ayrıca günümüzde tüm dünyada ticari dolaşım artması ve ticari hayatta birçok yeni metodun gün yüzüne çıkması nedeniyle mevzuatımızdaki düzenlemeler yetersiz kalmaktadır.

TTK cari hesap sözleşmesine dayalı işlemlerin hangi hesaplarda ve nasıl muhasebeleştirileceğine ilişkin usul ve esaslar hakkında herhangi bir açıklamada bulunmamaktadır. Bu nedenle cari hesap işlemlerinin muhasebeleştirilmesinde farklı uygulamalar mevcuttur. Özellikle yazılı cari hesap sözleşmesine dayalı ticari işlemlerin tek bir cari hesapta muhasebeleştirilmesine vergi otoriteleri tarafından izin verilmiş olmasına rağmen bu durum muhasebe ilke ve işleyiş kurallarına tamamen ters düştüğü gibi muhasebe uygulamaları ve vergi mevzuatı açısından gereksiz işlem ve karışıklıklara neden olmaktadır. Bununla birlikte cari hesap sözleşmelerinde ortaya çıkan bir diğer sorun cari hesaplar arasında yapılan mahsuplaşmadır. Cari hesaplar arasında mahsup işlemi yapıldıktan sonra kalan bakiyenin ödenmesi veya tahsili esastır. Bu nedenle cari hesapların mahsuplaşma yoluyla kapatılmasında nakit bir hareket söz konusu olmadığından uygulamada cari hesap işlemlerinin tevsiki sorunu ayrı bir çalışma konusu olarak incelenmesi gereken bir konudur. (Koçsoy ve Dinç, 2018:639)

Lakin mevcut düzenlemeler, eski halleri ile birlikte alındığından yapılan çalışmaların isabetli olduğu ve kanun koyucu tarafından birçok hususunda net ifadelerle ortaya koyulduğu ve bu nedenle ‘’uyuşmazlıkları çözümsüzlüğe itme’’ durumundan kısmen kaçınıldığı görülecektir.

Kaynakça

Akıncı, Şahin(2013), ‘’Borçlar Hukuk Bilgisi Genel Hükümler’’, 7.Baskı, Konya:2013, Sayram yayınları

Aksoy,Erol(2013), TTK’da Car Hesaplara Faiz Yürütülmesi, https://docplayer.biz.tr/2922927-Cari-hesap-sozlesmesi-ve-muhasebe-uygulamasi-1-cari-hesabin-tanimi-ve-niteligi.html, (erişim tarihi 05.03.2020)

Arzova, S.Burak (2001), “Barter İşlemleri ve Muhasebeleştirilmesi”, Mali Çözüm Dergisi, 54: 1-17.

Bozkurt, Hüseyin (2016), “Cari Hesap”, http://www.firatymm.com/author_detail.asp?id=636 (05.03.2020))

Dedeağaç, Ender (2010), “Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Cari Hesap”, http://enderdedeagac.blogspot.com.tr/2010/12/turk-ticaret-kanunu-tasarisina-gore.html 06.03.2020)

Durgut, R. (2012). Cari Hesap Sözleşmesi, İstanbul Üniversitesi Özel Hukuk Anabilim Dalı Doktora Tezi (http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/49049.pdf)

EREN, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 18. Bası, Ankara 2015 : Yetkin basım yayın

Kocameşe, Mustafa (2012), “Cari Hesap Sözleşmesi ve Muhasebe Uygulaması”, http://www.eps.com.tr/cari-hesap-sozlesmesi-ve-muhasebe-uygulamasi.html (06.02.2016)

Koçsoy, M., Dinç, S., (2018) ‘’6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ve Muhasebe Uygulamaları Açısından Cari Hesap Kavramı’’, Ankara Üniversitesi Sbf dergisi, 73:2, s. 617-641

Serhan, Dinç: Ticaret Hukuk Bilgisi, 1. Bası, Ankara 2017: Seçkin

(2015), “Cari Hesap Süresi, Sonuçları ve Sona Ermesi”, http://www.muhasebex.com/cari-hesap-anlasma-suresi-sonuclari-ve-sona-ermesi (05.03.2020).

1 Sıra No’lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği, Resmi Gazete No 21447 (M), Resmi Gazete Tarihi 26/12/1992, http://www.ismmmo.org.tr/html.asp?id=3997 (24.08.2016).

[1]Bknz:Aksoy,Erol(2013), TTK’da Car Hesaplara Faiz Yürütülmesi, https://docplayer.biz.tr/2922927-Cari-hesap-sozlesmesi-ve-muhasebe-uygulamasi-1-cari-hesabin-tanimi-ve-niteligi.html, (erişim tarihi 05.03.2020)

[2]Bknz. http://www.muhasebex.com/cari-hesap-anlasma-suresi-sonuclari-ve-sona-ermesi (erişim tarihi :06.03.2020)

[3] Faiz başlığı altında bu durum ayrıca ele alınacaktır.

[4]Bknz: http://www.ticari1.com/tekduzen-hesap-plani-nedir (erişim tarihi 09.03.2020)